Büyük İslam âlimi, iki mezhebde fetvâ sâhibi, Allah dostlarının sultânı, binlerce kişinin mürebbîsi, Kādiriyye Tarîkatı’nın kurucusu Abdülkādir Geylânî Hazretleri, 470/1078 yılında dünyâya geldi, 561/1166 yılında Allah’a kavuştu. ‘Sultânü’l-Evliyâ’, ‘Kutbü’l-Aktâb’, ‘Gavsü’l-Âzam’ gibi lakabları vardır. Karşılaştığı kimseleri derinden etkisi altına aldığı için ‘Allah’ın şâhini’ anlamına gelen ‘Bâzullah’, ‘avını kaçırmayan şâhin’ anlamına gelen ‘Bâzü’l-eşheb’ diye anılır.
Abdülkādir Geylânî Hazretleri, Hazar Denizi’nin güney-batısında, İran’ın Gîlân eyâletindeki Nayf köyünde doğdu. Babası Ebû Sâlih Mûsâ bin Abdullah, annesi Fâtıma binti Ebû Abdullah Ümmü’l-hayr’dır.
Babası dindar bir kişi idi, Abdülkādir Geylânî Hazretleri çocuk iken ahîrete göçtü. Annesi devrin önemli sûfîlerinden Ebû Abdullah es-Savmâî’nin kızıdır, kadın velîlerdendir.
Babasının soyu
zinciriyle İmâm Hasan efendimize, annesinin soyu
zinciriyle İmâm Hüseyin efendimize ulaşır.
Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerîmi ezberledi. İlim tahsil etmek için annesinden izin alarak, Bağdad’a gitti ve zamânın büyük âlimlerinden fıkıh, hadis, edebiyât tahsil etti. Fıkıh ve hadis ilimlerinde müctehid oldu. Abdülkādir Geylânî Hazretleri önceleri Şâfiî mezhebinde idi, İmâm Hanbel’in işâreti üzerine azalmakta olan Hanbelî mezhebine geçti.
Tasavvuf yolunda Şeyh Ebû Saîd el-Mahzûmî’ye intisâb etti, Ebu’l-Hayr Muhammed Hammad bin Müslim Debbas’dan hırka giydi. Şeyhi EbûSaîd el-Mahzûmî’nin kendisine bağışladığı Bâbülerec Medresesi’nde vaaz ve hadis, tefsir, kırâat, fıkıh dersleri vermeye başladı. Bundan sonra medreseyi ve şehir hayatını bırakıp, 25 yıl süreyle insanlardan uzakta yaşadı. Kendi eliyle bir şey yememeye ahd etmiş, kırk gün aç kalmış, bu hâli EbûSaîd el-Mahzûmî’ye mâlûm olmuş, o da Abdülkādir Geylânî Hazretleri’ni evine götürüp doyurmuş ve hırka giydirmiştir.
Bundan sonra Abdülkādir Geylânî Hazretleri yeniden ders, vaaz ve fetvâ vermeye başladı. Hem Şâfiî hem Hanbelî mezhebinde fetvâ verirdi. Birçok yahudi ve hristiyan, onun huzûrunda müslüman olmuştur.
Gavs-ı Âzam Hazretleri’nin elliye yakın eseri vardır. Bunlardan en ünlülerini şöyle sıralayabiliriz.
Sultânü’l-Evliyâ Hazretleri’nin — Hamriyye, Ümmiyye, Tâiyye, Lâmiyye, Tasavvufiyye kasîdeleri gibi — Muhyî mahlası ile yazdığı şiirler de vardır.
Onun tasavvuf yolu ‘Kādiriyye’ aşk yoludur. Oğulları ve torunları, onun yolunu dünyânın her bölgesine götürüp tanıtmış ve yaymışlardır. Türkiye’deki Kādirîlerin çoğunun silsilesi, onun oğlu Abdürrezzâk-ı Evlâd’a uzanır.
Demiştir ki: “En üstün amel, kalbin Allah’tan başkasına yönelmemesidir.”
Abdülkādir Geylânî Hazretleri, zayıflara yardım eder, fakirleri doyurur, misâfirsiz yemek yemezdi. Mürîdlerinin derdlerine ortak olur, sorularına cevab verir, hiç kızmazdı. Mübârek atası gibi cömertti. Köleler satın alır, azâd ederdi. Hizmetçisi, elinde ekmek, kapıda durur: “Ey Allah’ın kulları, yemek isteyen, ekmek isteyen, yatmak isteyen kimse yok mu? Gelsin!” diye seslenirdi.
Sayısız kerâmeti vardır.
Abdülkādir Geylânî Hazretleri, Bağdad’da vefât etti. Mahşerî bir kalabalığın katıldığı cenâze namazını oğlu Abdülvehhab kıldırdı. Bağdad’da defnedildi.
Hakk’ı erden, eri Mü’min’den iste
Budur sözüm sana şikeste beste
Bu sayfa son olarak 18.05.2012 târihinde değiştirilmiştir.