İmâm Ali Rızâ’dan Gelen Silsile

Abdülkādir Geylânî Hazretleri’nin, biri sekizinci İmâm Ali Rızâ’dan, biri Hasan Basrî’den gelen iki silsilesi vardır. İmâm Ali Rızâ’dan gelen silsile:

  • Hazret-i Allah
  • Hazret-i Cebrâil
  • Hazret-i Muhammed
  • Hazret-i Ali
  • İmâm Hüseyin
  • İmâm Zeynelâbidîn
  • İmâm Muhammed Bâkır
  • İmâm Câfer Sâdık
  • İmâm Mûsâ Kâzım
  • İmâm Ali Rızâ
  • Mârûf-ı Kerhî
  • Serî Sakatî
  • Cüneyd-i Bağdâdî
  • Ebûbekir Şiblî
  • Abdülvâhid Temîmî
  • Yûsuf Tarsusî
  • Ali Hekkârî
  • Ebu’l Hasan Ali Karşî
  • Ebû Saîd Mübârek
  • Abdülkādir Geylânî

şeklindedir. Bu sayfada İmâm Ali Rızâ (r. a.) ve ondan önceki kişiler hakkında kısa bilgi vermeye çalışacağız. İmâm Ali Rızâ (r. a.)’dan sonra gelen kişiler hakkında kısa mâlûmâtı bir başka sayfada sunuyoruz.

Hazret-i Ali

Cenâb-ı Peygamber Efendimiz’in amcası Ebû Tâlib’in oğludur. İslâmı ilk kabûl eden kişi, Peygamber Efendimiz’in dâmâdı, Allah’ın aslanı, müşriklerin korkusu. Tertemiz bir îman sâhibi olup, annesinin karnında iken dahî puta tapmamıştır.

Resûlullah buyurdu: “Bütün nebîlerin ashâbımda bir nezîri vardır. Ebûbekir, İbrâhim (a. s.)’a benzer; Ömer, Mûsâ (a. s.)’a benzer; Osman, Hârun (a. s.)’a benzer; Ali de bana benzer.” [Mâlik (r. a.)]

Hazret-i Ali (k. v.), câhiliye âdetlerinin hortlatılmak istendiği, bozgunculuğun taştığı bir dönemde hilâfet görevini üstlendi. Allah’ın ve Resûlullah’ın emirlerini canıyla başıyla korudu ve uyguladı.

Hicretin kırkıncı yılı Ramazan ayının on dokuzuncu günü sabah namazında, Hâricîlerden Abdurrahman bin Mülcem mel’ûn tarafından zehirli kılıçla yaralandı ve yirmi birinci gecesi Allah’a kavuştu. Türbesi Necef’tedir.

İmâm Hasan

İmâm Hasanü’l-Müctebâ, Hazret-i Aliyyü’l-Murtezâ ile Hazret-i Fâtımatü’z-Zehrâ’nın ilk oğludur. Hicretin ikinci veyâ üçüncü yılında doğdu. Peygamber Efendimiz, sağ kulağına ezan, sol kulağına kāmet okumuştur.

Resûlullah (s. a. v), Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için “Bunlar benim evlâdlarımdır, evlâdımın çocuklarıdır. Allah’ım, ben onları seviyorum, Sen de sev! Allah’ım, onları sevenleri de sev!” demiştir. [Tirmizî]

İmâm Hasan, babasının şehâdetinden sonra, yandaşları arasında ikilik çıkarmaya uğraşan Şam vâlisi ile mücâdele etmeye hazırlanıyordu. Şam vâlisinin olmayacak teklifleri üzerine İmâm Hasan, “yandaşlarına” hitâb etti ve dedi ki: “Şam vâlisi bizi öyle bir işe çağırıyor ki onda ne bir yücelme var, ne bir adâlet. Ölümü göze alıyorsanız teklifini redd edelim; yaşamayı istiyorsanız kabûl edelim; hangisine râzı iseniz bildirin!” Onlar da yaşamayı, uzlaşmayı istediklerini bildirdiler!

Şam vâlisi, İmâm Hasan’ın eşi Cûde binti Eş’as bin Kays’a para vermeyi ve oğluyla nikahlamayı vaad etmiş, Cûde de peygamber torununu zehirlemiştir. İmâm Hasan, hicretin kırk dokuzuncu yılı Safer ayının 28. veyâ 29. günü şehâdet şerbetini içti. Resûlullah’ın yanına defnedilmesini, buna engel olanlar çıkarsa kan dökülmemesini ve Bâki Mezarlığı’na gömülmesini vasiyet etmişti. Nitekim buna engel olan bedbahtlar çıkmıştır. İmâm Hasan Efendimiz, Bâki Mezarlığı’nda yatmaktadır.

İmâm Hüseyin (Şehîd-i Kerbelâ)

İmâm Hüseyin, hicretin üçüncü veyâ dördüncü yılında Şâban ayının üçüncü günü dünyâya geldi. Doğduğu haberi üzerine Cenâb-ı Peygamber Efendimiz onu kucaklarına almışlar, yedi günlük iken Hüseyin adını koymuşlardır.

Resûlullah (s. a. v) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin ile yemek yedi. Yemekten sonra onları üzerindeki elbise ile sardı ve: “Allah’ım, bunlara düşman olana Sen de düşman ol, bunları seveni Sen de sev” diye duâ etti. [Ebû Yâlâ, Ümmü Seleme (r. a.)]

İmâm Hasan’ın şehîd edilmesinden sonra Iraklılar Şam vâlisi aleyhine ayaklanmak istemişler, İmâm Hüseyin ise Şam vâlisinin ölümüne kadar aradaki anlaşmayı bozmamıştır. Şam vâlisinin maymunlara köpeklere düşkün ayyaş oğlu tahta geçince mücâdele başladı. İnsanlar İmâm Hüseyin’e verdikleri sözlerden, ettikleri vaadlerden birer birer caydılar. Sonunda İmâm Hüseyin bir avuç gerçek taraftarıyla Kerbelâ’da şehîd edildi. Kerbelâ’da yatmaktadır.

İmâm Zeynelâbidîn

İmâm Hüseyin’in oğludur, 15 Cemâzeyilevvel 36/9 Kasım 656 günü doğdu. Seyyidü’s-sâcidin (secde edenlerin efendisi) lakabı vardır.

Büyükbabası İmâm Ali Murtezâ (k. v.) gibi o da geceleri taşıyabileceği kadar yiyecek, giyecek, yakacak yüklenir, kapı kapı yoksulları dolaşır, onların ihtiyâcını gidermeye çalışırdı. Yemeklerini yetimlerle yer, çocuklara kendi eliyle lokma ikrâm ederdi.

12 Muharrem 95/7 Ekim 713 günü Velid bin Abdülmelik’in saltanatı sırasında zehirlenerek şehîd edildi. Kabri Bâki Mezarlığı’ndadır.

İmâm Muhammed Bâkır

İmâm Muhammed bin Aliyyi’l-Bâkır, Zeynelâbidîn Hazretleri’nin oğludur. 1 Receb 57/10 Mayıs 677 günü doğdu. İlimde kendisine bir engel veyâ sınır düşünülemediği için, ilmi hikmeti yarıp açtıkları için, ‘yaran’, ‘açan’ anlamına gelen ‘bâkır’ lakabıyla anılır.

İmâm Muhammed Bâkır, babasının kurduğu hakîkî ve ilâhî medreseyi devâm ettirdi. Abdülmelik bin Mervan, Velid bin Abdülmelik, Süleyman bin Abdülmelik, Ömer bin Abdülazîz’in saltanatları döneminde yaşadı. Emevî saltanatının son dönemleri sırasında İslâm’ın gerçek esâslarını, ilmi ve hikmeti yaymıştır. Bir tefsiri vardır.

İmâm Muhammed Bâkır, hicrî 116 (veyâ 114, 117, 118) yılının 7 Zilhicce günü zehirlenerek şehîd oldu. Cenâze namazını oğlu Câfer Sâdık kıldırdı ve Bâki Mezarlığı’na sırlandı.

İmâm Câfer Sâdık

İmâm Câferü’s-Sâdık Hazretleri, 80/699 yılında dünyâyı teşrif etti. İmâm Muhammed Bâkır’ın oğludur. Babasının rıhleti sırasında tahtta Hişam bin Abdülmelik oturuyor, iç karışıklıklar yaşanıyor, ülke isyan dalgalarıyla çalkalanıyordu. Ondan sonra tahta geçenler de isyanları durduramadılar ve nihâyet Emevî Devleti çöktü.

İmâm Câfer Sâdık, Emevî Devleti’nin yıkılışı ile Abbâsî Devleti’nin kuruluşu döneminde, bir fetret döneminde, ümmetin imâmeti görevini üstüne almıştır. Mürcie, Kaderiyye gibi birçok fırkanın çıktığı bu dönemde, o Ehl-i Beyt yolunu savundu. Pek çok eser verdi. Yazmayı ve ilmi yaymayı öğütlerdi. Çok güzel giyinirdi.

İmâm Câfer Sâdık 25 Şevvâl 148/14 Aralık 765 günü fânî âlemden ayrıldı. Bir rivâyete göre Mansur tarafından zehirlenmiştir. Bâki Mezarlığı’nda babasının yanına defnedildi.

İmâm Mûsâ Kâzım

İmâm Mûsâ el-Kâzım, 7 Safer 128/8 Kasım 745 günü Mekke ile Medîne arasında bir yerde doğdu. İmâm Câfer Sâdık’ın oğludur. Kendisi vesîle kılınarak edilen duâların kabûl edilmesinden dolayı ‘hâcetler kapısı’ anlamında ‘Bâbü’l-havâic’ lakabı vardır.

Geceleri ibâdet eder, gündüzleri halka yardım ve halkı irşâd ederdi. Kimsesizlerin, yetimlerin evlerini dolaşır, onlara yiyecek, para verirdi.

Mûsâ Kâzım Hazretleri, Abbâsî Sultanı Hârun Reşid döneminde yaşadı. Sultan onu önce Basra’ya, sonra Bağdad’a gönderdi. Hazreti zehirli hurma ile zehirlediler. 25 Receb 183/1 Eylül 799 günü şehîd oldu. Bağdad’da medfundur.

İmâm Ali Rızâ

İmâm Ali bin Mûsâ er-Rızâ, 11 Zilhicce 153/5 Aralık 770 günü dünyâya geldi. Babası Mûsâ Kâzım’dır.

Babasına gelen bir kişi: “Dînimin esâslarını kimden öğreneyim, bana uyacağım kişiyi bildirmez misin?” deyince, Mûsâ Kâzım (r. a.): “Oğlum Ali Rızâ” demiştir. Az uyur, az konuşurdu. Güzel rehber, güzel örnekti. Bayezid-i Bistâmî ve daha niceleri onun sohbetinden feyz almışlardır. Mârûf-ı Kerhî’ye hilâfet vermiştir.

İmâm Ali Rızâ, 203/818-19 veyâ 202/817-18 veyâ 206/821-22 yılında bâkî âleme göçtü. Horasan’da Tûs şehrinin Senâbâd köyünde sırlandı. Bu köy ‘Meşhed-i Rızâ’ (‘İmâm Rızâ’nın şehîd olduğu yer’) olarak anılmış, büyümüş ve bugünkü Meşhed şehri olmuştur.


Hakk’ı erden, eri Mü’min’den iste
Budur sözüm sana şikeste beste

Bu sayfa son olarak 18.05.2012 târihinde değiştirilmiştir.